Cuma, Şubat 19, 2010

Bir Güne Birçok Hadise Sığdırmanın Dif Üzerindeki Etkileri

Yaa işte böyle muhterem blog...
Bu gün de başıma bunlar geldi...

Evet bir halt anlatmadığımın farkındayım.
Bazen olur ya hani, kısacık bir sürede o kadar çok şey olmuştur ki ve bu kısacık zaman diliminde sen o kadar çok farklı hisse batıp çıkmışsındır ki, tıkanırsın. Olan biten her şey sudan çıkmış kağıda döner, yazılanlar okunmaz olur. O farklı hislerse öyle bir düğüm yumak olmuşlardır ki içinde - yavru kedi oynamış gibi - , çözül desen çözülmez. Sense bu karmaşanın içinde tıkanmış kalmışsındır çoktan, nerde kalmış anlatmak, yorumlamak, paylaşmak...

Zaten tüm sorunlar da bu paylaşım dediğimiz hadiseden çıkmıyor mu ?
Neyi kimle paylaşsam başıma bela diye sarılıyor binnahleyh.
Hani saçmalık olur da, bu kadar mı olur ? demeden geçemem.

İnsanlar paylaşmak hadisesini çok farklı yorumluyorlar azizim. Hatta genelde ana konudan had safhada uzaklaşıp, yan konulara - misal "o ne dedi ? sen ne cevap verdin ?" magazinselleri - balıklama dalıyorlar. "Şunu dedim, o da bir baktı bana kötü kötü, sonra bilmemne dedi." şeklinde bir anlatımı saatlerce bıkmadan dinleyebilecek insanlar tanıyorum.
Halbüsü asıl sorun kimin ne dediği değil ki. Denilen şeyin bana ne hissettirdiği, bende nasıl çağrışımlara yol açtığı ve bunlardan çıkaracağımız sonuç. Yani ben bunları böyle "dedi, yaptı, baktı, sıçtı" diye anlatsam ne farkedecek ? Sana ne düşündürebilir ki ? Anlatmam beklenilen hadisede yer alan eylemlerde ve kurulan cümlelerde adı geçen ikinci tekil şahıs benim, haliyle ne hissettiği etc. önemli olan şahıs da ben değil miyim ? E o zaman senin de susup iki dakika benim ne hissettiğimi dinlemen gerekmiyor mu, eğer ki dinleme çabası içindeysen ?

"E dinliyorum da sen anlatmıyorsun."

Şimdi bu ifadeye cevap vermek istersek... Kabaca, anlattığımla yetiniver bi zahmet. Kibar tabirle, zaten anlatıyorum ama senin dinlemek istediğin kısım değil benim ne anlatmak istediğim önemli. Küfür eder gibi cevap vermek gerekirse, ulan hayatında hiç mi eğlence yok da benim abuk subuk sorunlarımı magazinsel halleriyle dinleyip eğleneceksin ? İşin mi yok be!
Diyesim geliyor.
Umutsuzca susuyorum. Niyeyse...


Yok olmayacak bu. Ben her ne kadar yazma - anlatma - açılıp saçılıp iç dökme çabasıyla yazsam da olmuyor. Ben galiba hala tıkanık vaziyetteyim çok değerli blog.
İçeri gidip bir şişe tuz ruhu içip geliyorum, umarım açılırım.




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails