Cumartesi, Şubat 13, 2010

Atakule ve Çelişkiler...

Ben evi özledim...

Teoride yaklaşık bir haftadır evimdeyim, pratikte ders kaydı, öss başvurusu, faturalar, bazı bir takım gereksiz işler peşinde koşuşturmaktayım.

Sözde bugün bütün gün evdeydim ben. Misler gibi köşeme kurulup, ders neyin çalışıp oda toplayacaktım. Çok şahane dinlenip pazartesi nahlet olası okul dönemine başlayacaktım. Hikaye arkadaş, benim neyime köşede oturmak falan. Çok bana tüm gün evde kalmak, eşşek gibi semer vurup sokak sokak dolaştırmak lazım beni...

Dün gece saat 12'ye 10 kala Lodos'un Kenti'nden Can aradı. "Abi otobüsüm on dakikaya kalkıyor, yarın sabah 8'de Başkent'teyim." Daha geçen haftaya kadar Lodos'un Kenti'nde olmama rağmen kendimi evlere tıktığım için görememiştim Can'ı. Ne nurlu sıfatlarımızı görebildik ne de bir kelam edebildik adam gibi. Hal böyle olunca, e bir de Can taa oralardan gelince aklım gitti, sabah uyanır uyanmaz gene döküldüm yollara. Ev, oda, köşe hak getire...

Günüm şahane geçti o ayrı. Seyyah gibi gezdik koca Başkent'i. Ben şahane bir turist havasındaydım zaten, sanki yıllardır burada yaşamıyormuş gibi tipik köyden-indim-şehre psikozu yaşadım.

Meğerse yıllardır yaşadığım şehri hiç bilememişim ben saygıdeğer blog. Bin yıldır görmemiştim Atakule'yi, tepesinde çay içerken aşağıdaki ışık denizi bana her fırsatta sövdüğüm bu şehrin ne kadar büyük olduğunu anlattı. Aslında belki de başka bir şehre, başka bir ülkeye gitmeme gerek yoktu kaybolabilmek için. Belki becerirsem bu koca şehirde de kaybolabilirdim, yeterince büyüktü burası. Bu şehir de beni yutabilirdi belki...

Sonra eve döndüm ve ne kadar saçmaladığımı farkettim. Kürkçü dükkanınla aynı şehirdeyken nasıl kaybolabilirsin ki ? <.<

Kaybolmak istemek ve evi özlemek... Evet bu bir çelişkidir...

Allah seni inandırsın, ayaklarıma kara sular indi Necibe hanımteyze...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails