Sekiz gün yedi gece. Yedi gün altı gece. Altı gün beş gece...
Biri sağ yanını mesken tutmuş, gördüğü her hatana alkış tutuyor. Biri
arkana geçmiş, senin görmez tarafından bulduğu her fırsatta intihar ediyor.
Nicedir beklediğin o uğruna ölünesi övgüler sövgülere karışmış, bilinmeyen uzaklardan
kulaklarını tırmalıyor.
Günler gecelere bulanmış, geceler zihnine bulaşmış, yüceltilen zekanın
her bir ilmeği bir yeni kördüğüme gebe. Kendine duyduğun güven geçirmiş
kafasına bir siyah çuval, giyotinin başında hazır ola durmuş. Kendine duyduğun
güven giyotinin başında tam da yerini bulmuş. Hala bulamadığın şu çok efsane amacın
birilerinin arzularına araç olmuş, şimdi boş zamanlarında kendi hayatına renk
katmak için senin kanını emiyor.
Sen bunları hak etmedin. Sen bunları hak etmedin.
Sen hiçbir şeyi hak edemedin.
Hukukun onlara verdiği yetkiye dayanarak yetmiş iki milletin
egemenliği altına girmişsin. Sen vermen gereken kurtuluş savaşında hükmen
yenilmişsin. Sahne ışıkları altından gelen birileri sana nice roller yazmış,
sen elemeleri geçememişsin. Yaşadığın her an önüne yepyeni yollar açan bir Tanrı
varmış, sen inanmayı reddetmişsin.
Beş gün dört gece. Dört gün üç gece...
Çıldırmanın eşiğini kim ne zaman bu kadar yükseltmiş? Deliliğe düzülen
övgüler ne zaman bu kadar popülerleşmiş? Kendine geldiğinde istikrarından
hiçbir şey kaybetmemiş olacağına olan inancınla kendine duyduğun sonu gelmez
saygının arasındaki bağlar çoktan kırıldı. Hani mükemmel mantık örgün Faraday
kafesi gibi zihnini dışarıdan gelen saldırılara karşı koruyacaktı?
Tarih ve tekerrür iki büyük kavramdı, insanlığın en büyük hatası bu
iki kavramı birbirlerine bağlamak oldu.
Yine boşluktasın, yeniden boşluktasın. Gerçekten bu kadar ucuz
kurtulacağını mı sanmıştın?
Üç gün iki gece. İki gün bir gece...
Burası sınır, burası son, bulunduğun bu nokta sonsuzlukla eş anlamda
kullanılıyor. Kimse sigarana ateş tutmayacak burada, kimse cebindeki az
kullanılmış peçeteyi seninle paylaşmayacak. Burası tüm varoluşlarının kendini
tükettiği yer, sen burada artık var olamazsın. Sen burada artık ölemezsin.
Senden başka kimsenin anlamını bilmediği o dört duvar sana mezar bile olamaz.
Burası bir gece, burası hep gece. Burada zaman sonsuz, karanlık sınırsız.
Burası senin içindeki kara deliğin katılaşıp somutlaştığı kırılma noktası.
Sen buraya kendin geldin. Sen buraya bilerek, isteyerek geldin.
Sen buraya geri kalanları bırakmaya geldin.
Bir gece, bir gece. Bir gece, tek gece. Gece, hep gece...
Kendi içine son kez çöktün, seni kimsenin çıkarmasını bekleme. Burası
senin kendi sonsuzluğun, burası senin için tek gerçek son aslında. Ve buradan
da çıkmayı başarabilirsen, sana söz veriyorum, bir daha asla geri
dönmeyeceksin.
Her son kendine özgü bir yolla başlar, mesela bir diğer sonun başlangıcı.
3 yorum:
ellerinden öperim :*
Gül yanaklarından öperim?
:*
8? Ve güzel..,.
Yorum Gönder