Pazar, Temmuz 11, 2010

hepimizin canı cehenneme...



Ve Dif uykusuzluktan öldüğü bir sabah gene şanlı fikirleri ve engin hayat görüşüyle sizlerle.

"- Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş a Dif."

Bizler benmerkezci varlıklarız. İnsanoğlu böyle. Yaratılırken harcımıza deniz kumu mu katmışlar, malzemeden mi çalmışlar bilemiyorum, ama böyleyiz işte. Dürüst olun kendinize (hatta aynı anda ben de yapayım bunu o yüzden biz demek en mantıklısı), hiçbir şekilde kendimizi düşünmediğimiz, en ufak bir çıkarımızın bile olmadığı ne yaptık bu güne kadar ? Hayatıma dair aklıma gelen karelerde yaptıklarımı incelediğimde "yok" diyorum ben. Hani en masum, en fedakar anları bile alsam yok, ucundan bucağından bir şeyler geçmiş elime. Hiç hesaplamadığım faydalar görmüşüm her yaptığım güzel şeyden. Sanki beynimin bir köşesi ben eyleme geçmeden oturmuş, incelemiş, çarpmış bölmüş, bana ne getirir benden ne götürür çetele tutmuş ve onaylamış, ben de yapmışım. Melek kesildiğim anlarda bile amma bencil, amma çıkarcı, amma fırsatçıymışım meğersem. Ne belaymışım, ne içten pazarlıklıymışım meğersem.
Hani ben burda kendimi yerin dibine soktum diye, olayı vurun kahpeye çevirmeyin. Siz de öylesiniz. Hepimiz öyleyiz. Bana bakacağınıza kendinize bakın, hanginiz almadan verenlerdensiniz ? Hangimiz almadan verenlerdeniz ?
Hiçbirimiz.

Bu konuda yazılmış çok şey var, bir o kadar daha yazılır bence. Neyse konumuz bu değil. Sabahın 6 sında beni buraya diken zımbırtıya gelmek istiyorum.

En çok zararı en yakınlarımıza veriyoruz. Ve en çok borçlu olduğumuz kişiler de onlar.


Yolda yürürken çantama astığım hırkam yere düşüyor. Biri durup yerden alıp bana uzatıyor. Gülümsüyorum ve TEŞEKKÜR EDİYORUM. Ama hayatlarının bir kısmını geçiren, benimle yaşama zamanlarını paylaşan insanlara henüz HİÇ teşekkür etmedim.

Gene aynı yolda yürüyorum ve birine çarpıyorum. Durup (onca işimin gücümün acelemin arasında) ÖZÜR DİLİYORUM. Ama onca yıl, onca zaman benimle birlikte olmuş (ve haliyle sokakta üstüne yürümekten daha kırıcı pek çok şey yaptığım) insanlardan henüz HİÇ özür dilemedim.

Arada bir görüştüğünüz, iş yerinde-okulda denk geldikçe gördüğünüz, hatta belki yüzünü bile adam gibi görmediğiniz, üç-beş saat muhabbetten bir parmak daha fazla şey paylaşmadığınız birinin yüzüne telefonu kapatırsanız ondan özür dilersiniz. Çok özür dilersiniz. Türkçe'deki mevcut tüm özür cümleleriyle yaparsınız hatta bunu. Ama sizin için çok derin anlamlar ifade etmiş birinden hiç özür dilememişsinizdir mesela. Hani olur ya, gözünün içine baka baka kırmışsınızdır kalbini, paramparça etmişsinizdir hatta. Ama bunun için özür dilemek, telefonu kapattığınız için özür dilemekten çok daha gereksizdir. Yoksa neden özür dilemeyesiniz ki ?

Telefonun öbür ucundaki yaptığınız terbiyesizliğe bir anlık bozulmuştur, oysa kalbini kırdığınız kişi belki sizin için göz yaşı dökmüştür.

Dif gene oturmuş burda uykusuzluktan zırvalıyor işte.


Benim için göz yaşı dökmüş herkese bana bu kadar değer verdikleri için teşekkür ederim. Ve o göz yaşları için... özür dilerim.

"-Sorunlu musun nesin kızım, git yat."


- biterken Marco Granados'un flüdü bana eşlik ediyordu.




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails