Pazartesi, Haziran 28, 2010

ben birinin her şeyiydim... sahip olduğu her şey...

"- Sen de ne gereksizsin be Dif. Kendini insan sanıp açmışsın bir blog, zırvalayıp duruyorsun tepemizde. Hani bir halta yarasan içimiz yanmayacak. Anca insan müsveddesi, hayat provasısın işte."


Ben önemli biriyim. En azından önemli biriydim ey cemaat. Ben tahtını reddetmiş, kendisine sunulan hazineleri elinin tersiyle iten, adını değiştiren, hayatını değiştiren, beyaz bir küçük yelkenli alıp akabinde ne olduğu bilinmez diyarlara yelken açan kendini bilmezin tekiyim.
Ben evvelden çok önemli, çok kıymetli, çok değerli biriydim millet.

Benim uğruma dünyalar değiştirildi. Benim için bir hayat yıkıldı, bir yenisi yapıldı. Ben tahterevanlarla taşındım hep, parmağımı şıklatmama gerek kalmadan oluverirdi isteklerim. Hem ufak tefek istekler de değildi bunlar. O kişiye öl demem yeterdi ölmesi için. Seve seve yapardı bunu, bilirim.

Ben çok değerliydim. Öyle kıymetliydim ki çelik bir kasaya kitlendim, kasanın şifresi bilinmeyen bir dilde. O kasanın içine benim için altından bir saray kuruldu, bahçesinde mücevheratlar yetişti. Ben ağladım yağmurlar yağdı, ben güldüm güneşler açtı o kasanın içinde.

Ben öyle çok sevildim ki, kimse beni daha çok sevemesin diye bir kasaya kitlendim. Beş yıl.

O kasanın içinde havasızlıktan boğulurken ben, sarayda adıma şölenler verildi, festivaller düzenlendi. Ben kendi içimde ölürken, O benim için ölmeye yeminler etti.

Ben çok değerliydim, çok önemliydim bir zamanlar millet.

Ben birinin her şeyiydim.



- biterken "garbage - i'm only happy when it rains" çalıyordu. niyeyse...




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

lilium (saint version) ...




İşim gücüm olmadığından, bomboş bir insan olduğumdan, amaçsızlık/anlamsızlık içinde sekiz takla attığımdan ve bu saçmalıklar içinde başı boş kalan beynime 7/24 türlü çeşit saçmalık üşüştüğünden dolayı yatıp kalkıp övdüğüm Elfen Lied'ın giriş parçasını da şu olmaz olası bloguma ekleyeyim dedim. Ahah çok eğleniyorum burada kendimle, öyle böyle değil xD.
Bu eklediğim/yüklediğim parça saint versiyonu. Animenin başında çalan bunun kısaltılmış hali.
Ha bir de, flüdümün isim annesi/babası/ebeveyni bu parçadır. (flüt kelimesinin sonundaki t yumuşar mı ya ? o.o )
Neyse...

(bkz.günün şarkısı)


Os iusti meditabitur sapientiam,
Et lingua eius loquetur indicium.

Beatus vir qui suffert tentationem,
Quoniqm cum probates fuerit accipient coronam vitae

Kyrie, fons bonitatis.
Kyrie, ignis divine, eleison.

O quam sancta, quam serena,
Quam benigma, quam amoena esse Virgo creditur.
O quam sancta, quam serena,
Quam benigma, quam amoena,
O castitatis lilium.

Kyrie, fons bonitatis.
Kyrie, ignis divine, eleison.

O quam sancta, quam serena,
Quam benigma, quam amoena,
O castitatis lilium.


Çevirisi için http://google.com -> arama çubuğu -> "elfen lied lilium çeviri" falan filan fişmekan. (bkz. dif iflah olmaz bir tembeldir)

iyi saatte olasıcalar...

Ahım tenimdir, yanına kalmaz.
Bunu böyle bilesin efendi.
Yanına kalmaz.


Nasıl bir komedi oynanmakta burada ? Nasıl da kahkahalarla gülünmekte yaralarıma...
Şu zavallı bedenim nasıl da açık hakaretlere...
Ruhum çoktan doymuş...

Yahu sen beni acıtamazsın. Sen beni DAHA FAZLA acıtamazsın be. Ben daha fazla acıyamam be. Olmaz yani, fiziken mümkün değil bu, psikolojik olarak zaten kanamaktayım cayır cayır. Kan kaybından aklımı yitirmeye beş kala sen beni daha fazla acıtamazsın.

Ne dersen acıtırsın diye düşündüm de...

Yok acıtamazsın. Daha fazla acımam ben. Bu burada kalır, sınır noktamam ulaşmışımdır, artık daha fazla acı bana haramdır.

Beş senem su gibi akıp yol gibi geçip gitmiştir, geri gelmez. Çekilen acının telafisi olmaz. Hani böyledir ya.
Şu an çektiğim acıyı izah et bana !
Geçip giden beş yıl senin olsun, çekilen yanıma kalsın, bana dost olsun, takılalım acıyla birlikte. Bana uyar.
Ama ŞU AN çektiğim acının hesabını ver bana...



Şu an seni sevmiyorum Aylin Aslım. Ahh adlı parçanı da. Seni şu an hiç sevmiyorum. Sen şu an iyi gelmiyorsun bana.




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

earth angel...



(bkz. günün şarkısı)



Earth angel, Earth angel
Will you be mine?
My darling dear
Love you all the time
I'm just a fool
A fool in love with you

Earth angel, earth angel
The one I adore
Love you forever and ever more
I'm just a fool
A fool in love with you

I fell for you and I knew
The vision of your loves loveliness
I hoped and I pray that someday
I'll be the vision of your hap-happiness

Earth angel, Earth angel
Please be mine
My darling dear
Love you all the time
I'm just a fool
A fool in love with you-ou-ou

I fell for you and I knew
The vision of your loves loveliness
I hope and I pray that someday
I'll be the vision of your happiness
The Vision of your happiness

Whoa Whoa Whoa

Earth angel, Earth angel
Please be mine
My darling dear
Love you all the time
I'm just a fool
A fool in love with you

Perşembe, Haziran 24, 2010

the littlest things...



I'd tell you sad stories about my childhood
I don't why I trusted you but I knew that I could...


Pes etmek üzereyim. Kendimi kandırmak üzereyim.
Ben yine bir yalana inanmak üzereyim.
Ben bu yalana BİLE BİLE inanmak üzereyim.

I know it sounds lame but its so true...


Öfkesi, acısı, bilmem nesi, her biri hikaye. Ben bu hikayeleri de siktir etmek üzereyim. Çektiğim her bir çile gözümde küçülüyor gün geçtikçe. Hadi onlar küçülsün, işime gelir. Ama özlem büyüyor. Anlamsızca geçmiş karşıma, devleşiyor babam devleşiyor. Odayı dolduruyor, eve yayılıyor, sokaklara taşıyor, atmosfere dağılıyor. Bana nefes alacak yer bırakmıyor.
Mahvediyor bu özlem beni yahu.

Allahım illet gibi, nereden peydah oldu bu ? Ben mis gibi gül gibi beynimi uyuşturmuş, hafızamı dondurmuş, boka batan her bir noktamı steril bri biçimde temizlemekteydim. Yaralarımı yalayıp iyileştirmekteydim. Hastalık gibi geldi bu özlem. Gökten mi indi, koca ülkede beni mi buldu, biyolojik-psikolojik bir saldırıya mı uğradım nedir, her bir yanımı sardı bu. Özlemeye başladım ben. Özlemeye başlar başlamaz da gardım yağa bulanmış gibi kaymaya başladı elimden. Düştü düşecek, tutan yok.

Valla fenayım, billa fenayım. İçim dışım O oldu. Ağzımdan çıkan iki kelimenin biri yolda biçim değiştirip O'nun adına dönüşüyor. Korkudan susuyorum, daha da fena. Bu defa içimde yayılmaya başlıyor adı. Beynimde yankılanıyor sanki, hani fısıltı falan da değil, Maşşallah bangır bangır. Böyle ses sistemi evimde olsa...

We'd spend the whole weekend lying in our own dirt
I was just so happy in your boxers and your t-shirt...


Bu yankılara eşlik eden anılar kol kol işgal ediyor beynimi. Tuzluğa bakıyorum, O'nun çok tuzlu yediği geliyor aklıma, bu yüzden sürekli O'na kızdığımı hatırlıyorum, gözlerim doluyor salak gibi. Yemek geliyor önüme, O'nun hamburgercide nasıl yanlışlıkla milletin patatesinden yediğini hatırlıyorum, bu defa da gülmeye başlıyorum hastalıklı gibi. Tam anlamıyla hastalıklı gibiyim, nerden kaptım bu illeti ?

Ben her şeyin düzelebileceğine inanmak üzereyim. Ben buna kendimi inandırmak üzereyim.
Ben tükürdüğümü yalamak üzereyim.

So come on, tell me
Is this the end?...




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

Salı, Haziran 22, 2010

when it rains...

I'm only happy when it rainssssss.......


Yağmur yağdıkça huzur doluyorum bu günlerde. Gece deli deli gök gürlüyor, türlü çeşit şimşekle/yıldırımla elektrikleri boşalıyor şu uçsuz bucaksız göğün. Sonra bastırıyor yağmur, ama öyle böyle de yağmıyor. İnletiyor yeryüzünü şerefsiz. İyi oluyor bu, iyi geliyor bana.
Akmayan gözyaşlarımı akıtıyor yedi düvenin üstüne.

O gürlüyor, benim öfkem boşalıyor. O çakıyor, benim sinirlerim gevşiyor. O yağdıkça sel oluyor acım, sokak sokak akıyor O'na. O evinde otururken benim içimdekiler gezenegi alt üst ediyor, gökleri başımıza yıkıyor. O sessiz sakinken ben fırtınaya boğuyorum milleti burada. O evindeyken burada atmosfer tepemize kusuyor. Dünya yerle bir oluyor burada, O kimbilir nerdeyken.

O iyi ki evinde. İyi ki çıkmıyor. Çıktığı anda kulakları sağır olacak gök gürültüsünden, tepesine zincirleme inecek yıldırımlar, o yağmur suları asit olup cayır cayır yakacak her yerini. Çıkmıyor evinden. En doğrusunu yapıyor.

Akmıyor gözyaşım. Durmuyor öfkem, ama duyulmuyor da çığlıklarım. Yok içimde kalıyor hepsi, onlar da çıkmıyor dışarı. O'nu mu örnek almışlar, kimbilir kimin aklına uymuşlar, gelip boğazıma oturuyor, omzuma çöküp morartıyor, bir kuple nefesi alınmaz hale getiriyorlar. Ama dışarı çıkmıyorlar.
Sadece yağmur yağdığında...
Sadece gökler delirdiğinde...

Ama yakındır. Gün gelecek tepemize inecek bu dehşetli gökyüzü. "O" dahil hepimiz altında kalacağız. İki büklüm, ezik büzük, tepemizde koca gök.. Ancak o zaman mutlak huzuru bulacak ruhum. Ancak o zaman.
Related Posts with Thumbnails