Perşembe, Haziran 24, 2010

the littlest things...



I'd tell you sad stories about my childhood
I don't why I trusted you but I knew that I could...


Pes etmek üzereyim. Kendimi kandırmak üzereyim.
Ben yine bir yalana inanmak üzereyim.
Ben bu yalana BİLE BİLE inanmak üzereyim.

I know it sounds lame but its so true...


Öfkesi, acısı, bilmem nesi, her biri hikaye. Ben bu hikayeleri de siktir etmek üzereyim. Çektiğim her bir çile gözümde küçülüyor gün geçtikçe. Hadi onlar küçülsün, işime gelir. Ama özlem büyüyor. Anlamsızca geçmiş karşıma, devleşiyor babam devleşiyor. Odayı dolduruyor, eve yayılıyor, sokaklara taşıyor, atmosfere dağılıyor. Bana nefes alacak yer bırakmıyor.
Mahvediyor bu özlem beni yahu.

Allahım illet gibi, nereden peydah oldu bu ? Ben mis gibi gül gibi beynimi uyuşturmuş, hafızamı dondurmuş, boka batan her bir noktamı steril bri biçimde temizlemekteydim. Yaralarımı yalayıp iyileştirmekteydim. Hastalık gibi geldi bu özlem. Gökten mi indi, koca ülkede beni mi buldu, biyolojik-psikolojik bir saldırıya mı uğradım nedir, her bir yanımı sardı bu. Özlemeye başladım ben. Özlemeye başlar başlamaz da gardım yağa bulanmış gibi kaymaya başladı elimden. Düştü düşecek, tutan yok.

Valla fenayım, billa fenayım. İçim dışım O oldu. Ağzımdan çıkan iki kelimenin biri yolda biçim değiştirip O'nun adına dönüşüyor. Korkudan susuyorum, daha da fena. Bu defa içimde yayılmaya başlıyor adı. Beynimde yankılanıyor sanki, hani fısıltı falan da değil, Maşşallah bangır bangır. Böyle ses sistemi evimde olsa...

We'd spend the whole weekend lying in our own dirt
I was just so happy in your boxers and your t-shirt...


Bu yankılara eşlik eden anılar kol kol işgal ediyor beynimi. Tuzluğa bakıyorum, O'nun çok tuzlu yediği geliyor aklıma, bu yüzden sürekli O'na kızdığımı hatırlıyorum, gözlerim doluyor salak gibi. Yemek geliyor önüme, O'nun hamburgercide nasıl yanlışlıkla milletin patatesinden yediğini hatırlıyorum, bu defa da gülmeye başlıyorum hastalıklı gibi. Tam anlamıyla hastalıklı gibiyim, nerden kaptım bu illeti ?

Ben her şeyin düzelebileceğine inanmak üzereyim. Ben buna kendimi inandırmak üzereyim.
Ben tükürdüğümü yalamak üzereyim.

So come on, tell me
Is this the end?...




Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails