halaya adam toplarken kendini subatomik partiküllerle harmandalı oynarken bulmak... tam benim işim...
Salı, Aralık 28, 2010
keşke bunalmak hali süreksiz olsa ama yine de türevlenebilse...
"- Onu çok seviyorum Dif." dedi.
"- Rica ederim." dedim.
Genelde -sizlerin de farketmiş olabileceği üzere- olağan şeylerden bahsetmeyi pek sevmiyorum. Ama bazen öyle olağanlıklar içinde yer alıyorum ki kendimi onlardan bahsetmekten alıkoyamıyorum.
Hani "bugün sabah kendime kaşarlı baharatlı omlet yaptım. sonra nephe geldi, birlikte oje sürdük." muhabbeti -olayın içinde yer almama rağmen- benim bile içimi kaldırıyor. Bunları yazarsam sizlerin hali benden daha fena olur bence. Kaldı ki burada kimsenin içini sıkmak için yazmıyorum.
Ama öyle basit, öyle klasik anlar oluyor ki bazen, hayatın anlamını keşfetmeme bir adım kaldığına falan inanıyorum. Gayet tuhaf bir durum, ben bile şaşırıyorum yaşarken.
Tabi sonra hiç bir haltın anlamını falan keşfetmiş olmuyorum, sadece öyle saçma bir his geliyor. Zaten keşfetmiş olsaydım yazmış olurdum buralara bir yerlere.
Neyse.
"- Onu tanımadan önce nasıl yaşamışım ben ya ? Ayrılırsak ölürüm, o an orada biterim ben Dif." dedi.
"- Ama lütfen. Seni mantığa davet ediyorum." diye ısrar ettim.
Milyonlarca hayalim vardı. Hepsini bir kutuya kaldırdım geçen gün. Kutu da öylece duruyor bir köşede.
Kış bunalımım geçsin, yeniden açacağım kapağını.
Bunalmayı sevmiyorum. Ergenliği yine iyi geçirmişim ben.
Koskoca yılbaşı geldi, ben bir çam ağacını kuramadım. Yılbaşında ne yapacağımız da belli değil. Zaten sınavlarım da var.
Bence şartlar bunalıma girmek için fazlasıyla uygun şu ara.
Bu odada bunalıma girmemi istemeyen tek kişi benim galiba.
Daha da güzeli, gün geçtikçe insanların benden beklentileri artıyor. Ben de bu artışa doğru orantılı bir biçimde kendimi bok gibi hissediyorum.
İşte anca gelip buraya salak salak dert yanıyorum.
Omlet ve ojeden bahsetseydim daha mı iyiydi acaba ?
"- Of ya görmediğim her anda özlüyorum onu. Ayrıyken sürekli sesini duymak istiyorum. Sanki bağımlı oldum ben." dedi.
"- Yok ben daha fazla dayanamıyorum." diye rest çektim.
En çok kendimden bıktım galiba. Ve kaçamıyorum da. Sapık gibi her yere benimle geliyor şerefsiz.
İşte bu durumda en kötüsü de yazmak oluyor. Kendinle en çok yazarken başbaşa kalıyorsun. Ve bir yerden sonra bu zorunlu başbaşalığa dayanamıyorsun.
Ben dayanamıyorum şu an mesela.
"- Eminim bir gün sen de sevebileceğin birini bulacaksın Dif." dedi.
"- Tabi, katil olup da hapislere düşmezsem." diye umut ettim.
Öpüyorum hepinizi.
Bu görsel Suzanne Woolcott'a aittir. Kişinin dA galerisinden tanıtım amaçlı alınmıştır.
Alakalı Alakasız Zımbırtılar :
bir ruh hastası olarak dif,
deli dif,
kate havnevik,
kış bunalımı,
nephe,
omletler ve ojeler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
ak$ımsın diyesim geldi.o değil de,oje ne renk?ben merak etdim O.o
AYNI BIRAKTIĞIM YERDESİN DİF ;
Ya da bizleri bir süreliğine bıraktığın yerdeyiz..:)Yazını okudum senin şu zengin ruh hallerine bayılıyorum..;)
blogum geçen hafta kilitlenmişti. gugıl otomatik robotları tarafından. bir yanlışlık olmuş. gugıl spam sistemine bir bug girmiş. temizlicez bekleyin dediler. biçok blogçunun başına gelmiş. beklemekten sıkılıp yeni blog açtım :)
deepblueeagleforever.blogspot.com
Yorum Gönder