Pazartesi, Şubat 25, 2013

Kuşlar ve Budalar

Merhabalar, keyifler mutluluklar, ballar çikolatalar,

Kendimi genele mektup yazıyormuş gibi hissediyorum, halbuki öyle bir şey yaptığım yok. Ama işte neylersiniz, her zaman hislerimizle eylemlerimiz birbirini tutmayabiliyor, beni en iyi yavrusunu severken öldüren ayılar anlar.

Milyon yıldır bir kelime yazmadım, şimdi yalan yok, tanrının her günü şu lanetli Facebook'taki chat şeysinde eşi dostu lafa tutuyorum, o ayrı. Onları adamdan saymıyorum. Arkadaşlarımı değil, onlara yazdıklarımı. Yani aslında yazdığım kelimeleri. Kendimi nasıl ifade edemediğimi gördüğünüze göre niye yazmadığımı da anlamışsınızdır.

Arada bir ses vermek lazım evet, ama arada es de vermek lazım. Ne lazımsa yapmaya hazır bir kişilik olarak önümüzdeki birkaç yılın esini bir defada verdiğime inanıyorum. Kendimle gurur duyuyorum, bunu da başarabildiğim için içten içe kendimi alkışlıyorum, ama aşırıya da kaçmıyorum, şımarmanın alemi yok. Kendimi hizada tutmam gerek, ve gerekeni yapmak da her zaman boynumuzun borcu olmuştur.

İnanılmaz bir rutinin içinde günümü gün ediyorum, hayatım o kadar planlı ve düzenli ki aklımı yitireceğim. Hangi gün saat kaçta ne yapıyor olacağıma dair etrafta galonlarca bilgi var, önümüzdeki iki yılı yaşamasam da olur, zira yaşamış kadar oldum, her şey çok net. Her günüm bir öncekinin aynısının yandan yemişi, bu noktada bana da beynimi evde bırakıp işlerimin başında olmak kalıyor. Durumun vahameti içinde özümü arıyorum.

İdeal bir kabus senaryosu olarak anlattığım bu hal aslında o kadar kötü değil, ben niye korkunçmuş gibi anlatıyorum bilmiyorum, alışkanlık herhalde. Çok enteresan işlerle uğraştığım da oluyor, mesela en son insanlığı eğitmekten vazgeçip kuş eğitimine yöneldim. Evdeki muhabbet kuşuna kendimi adadım, onu özgür bir birey haline getirmek için günlerdir varım yoğum hep ortalıkta. Tek sorun, hala kafesinden çıkarmayı başaramadım, inatla içeride oturuyor. İnsanlığı eğitirken tosladığım duvar burada da karşıma çıktı, ama azimle çişini kakasını yapanın neler yapabileceğini sizler de biliyorsunuz. Sonuç olarak, kuştan umutluyum.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi (hadi dürüst olalım, kime yeter ki?) yogada neredeyse bir senemi doldurdum. Ne ara bir sene oldu, koca sene nereye gitti hiçbir fikrim yok. Ama başka bir fikrim var, eşeklik etmeyin gelin hep beraber yoga yapalım. Ya da siz kendi yerinizde yapın, ben kendi yerimde yapayım ama boş oturmayın, yoga yapın. Ayrıca rica ederim abartmayın, ben size "Gelin Hindu olalım, gerekirse Buda'lara karışalım." demiyorum, "O göt iyi büyüdü, o göbek nereye kadar?" diyorum. Kime diyorum?

Demek istediğim, buralarda bir halt yok, blogun adını bile unutmuştum, geçen hatırladım da bir gelip bakayım dedim. Geliş o geliş, içimi döktüm, gidiyorum. Hep beraber sağ ve salim olarak kalalım, muhabbet kuşlarının ezberlemek yerine kendi hür iradeleriyle kendi düşüncelerini aktaracakları günden umudu kesmeyelim. Sevelim, sevilelim. Öperim.


Not: "Yalnızlık bana yaramıyor." dedim, inanmadınız. Ayıp değil mi?


Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails