Siz okumayalı ne kadar oldu bilmiyorum ama ben yazmayalı çok
oldu. Yazmakla bir alıp veremediğim yok, sadece olaylar öyle gelişti işte. Aslında
aramız açılmadı, sadece son zamanlarda o çok yoğun ve bana eskisi kadar vakit
ayıramıyor. Durumunu anlıyorum ve mecburen saygı duyuyorum, modern toplum bizi
durumları anlamaya ve mecburi saygılar duymaya koşullandırmıştır. “Belki de
biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardır.” diyorum dışımdan ama bu da modern
toplumun düzeninden kopmamak için harcanmış bir çabadan fazlası değil. İçten içe
ölsem de, dıştan dışa sürünüyorum ve bu şekilde kusursuz kamuflajımın bana sunduğu
avantajlardan faydalanıyorum. Pragmatizmin canına okuyorum.
Yukarıdaki paragrafta bahsi geçen üçüncü tekil şahıs
yazmanın ta kendisi. Karışıklık olmasın diye belirteyim dedim.
Yazma konusundaki isteksizliğimin (bu yazamamak kelimesinden
daha iyi durdu sanki, hadi bununla devam edelim) temelinde muhtemelen
milyonlarca şey var, çünkü ben her gün yeni bir tanesini keşfediyorum. Mesela bugün
keşfettiğim sebep yazarken bana malzeme olabilecek şeylerin üzerinde düşünmekle
ve onları çözümlemekle uğraşmıyor olmam. Yandaki cümledeki anlatım bozukluğunu
bulunuz ve ağzına iki tane çarpınız.
Dürüst olmak gerekirse artık bir şeyleri çözümlemiyorum,
çözümlemeden yaşıyorum. Denklemdeki bilinmeyenin (nam-ı diğer x’in) neye eşit
olduğu pek de umrumda değil. Üstelik sanılanın aksine, x’le aramızda bir
anlaşmazlık da yok. Ne o benim yoluma taş koydu, ne ben onun üzerine kaynar çay
döktüm. Ne o benim yazdığım çocuğu götürdü, ne ben onun eski manitasını
tavladım – malum, bugünlerde anlaşmazlıklar çoğunlukla bu yüzden çıkıyor. Ben sadece
x’in takdirini kazanmak için kendimi ona beğendirmeye çalışmaktan vazgeçtim ve
akabinde onun da benim kendisini takdir etmemi kutsal bir yerlerine takmadığını
fark ettim. Durum açıklığa kavuşunca denklemi de çözmeme pek gerek kalmadı tabi
ki, ben de kendi haline bıraktım işte.
Her şeyden nasıl sıkıldığımı anlatmaktan o kadar sıkıldım ki
burada bu sıkıntımdan bahsetmek bile inanılmaz derecede canımı sıkıyor. İnsanlık
bir yerlerde bir şekilde yükselişe geçiyor ve biz de kaçınılmaz olarak burada
düşüşlerle bütünleşiyoruz. Dengenin bir şekilde kurulması gerek, artı sapmaları
ciddiye alamayan bizler nasibimizi eksi sapmalardan alıyoruz. “Eee, misafir
umduğunu değil bulduğunu yer.” diyerek sözü ölüme bırakmak istiyorum ama bir
panik atağı daha kaldıramaz bu bünye, o yüzden isteklerime gem vurup diğer
paragrafta sözü hala elimde tutmaya karar verdim.
Burası diğer paragraf ve söz hala bende. Aslında demek
istiyorum ki, dif hala hayatta ve bir satır dahi yazamıyor, o yüzden endişeye
kapılmayın. Buraya kadar yazdığım her şeyin yazılma amacı bu. Son bir aydır –son
bir kaç aydır- aynı yerde oturuyor ve aynı şeyleri düşünüyor. Ne oturuşunda ne
de düşüncelerinde hiçbir değişiklik yok. Arada bir odasını temizliyor ve boş
zamanlarında Facebook ana sayfasını yeniliyor. Bir süre sonra oda kirlenmemeye
başlıyor ve ana sayfada hiçbir yenilik olmuyor. Demek istediğim, dif hala
buralarda, egzistansına lanetler okuyor, bir satır dahi yazamadığı gibi bir
saat dahi yaşayamıyor. Sadece var oluyor ve apartmanın dış yüzünü desenli duvar
kağıtlarıyla kaplayacağı günü düşlüyor.
Uzay - zaman'ın sınır tanımazlığını kabul ediyor ve hepinizi öpüyorum.
1 yorum:
Aslında insanı enikonu iletişimsizliğe, üretmemeye mahkûm eden hayalciliktir. Elbette yazın üzerine kurgusal hayallerden bahsetmiyorum ama bir anlamda edebi anlamda üretim hayalden ötürü kırılıp da gidiyor. Yaşamak zorunda olduğumuz hayata daha kolay nasıl tutunabilirizin peşinde vaktimizi bu hayallerle öldürüyoruz. Piyangodan para beklemek, kumar oynamak, birilerinin torpiliyle bir mevkiye kolayca ulaşmak gibi şeyler... Özü mucize beklemek.
Edebi anlamda düşünerek yazmanın yerini hayal alıyor; çünkü hayal kurmanın temel sebebi söylenecek sözünün bulunmamasıdır. Aynı şekilde konuşmak yerine yine hayal kurmayı tercih ediyoruz iki göz odamızda, zindanımızda. Aslında sen cevabı çok güzel vermişsin.
"Bir satır dahi yazamadığı gibi bir saat dahi yaşayamıyor."
Aslolan yaşamak...
Yorum Gönder