Pazar, Ağustos 14, 2011

katty'nin intiharı #4 kehanet...


Az önce cenneti terk etmiş bir melek kılığında usulca sokulacağım yanına, beynini delen o yağmurdan korunması için başının üzerine tutacağım şemsiyemi. Minnettar gözlerle bakacak yüzüme, artık sadece bir av olduğunu bilmeden. O minnettar bakışlarını asla unutamayacağım, ölüm anıma kadar yakama yapışacak iki el olacak gözleri.

Gözleri aklıma gelecek, ben senaryoyu yazacağım. Gözleri aklıma girecek, ben değişkenleri belirleyeceğim. Gözleri içime işleyecek, ben planımı yapacağım. Gözleri beynimi delerken ben zarları sallayacağım.

Gözleri beni boğarken, ben onun yıkımını başlatacağım.

Çocukluğunda dinlediği ama hiç unutamadığı bir masalla giydirecek beni, ben tüm zarafetimle açık yaralarımı kuşanacağım. En kapanmaz yaralar kamufle edecek yıkımında kullanacağım silahlarımı. O, yapımımda emeği geçen herkese teşekkür ederken, geçmiş zamanın küflü ağızlarından kendisine edilen bedduaların ete kemiğe bürünmüş hali olduğumu asla göremeyecek.

Fonda Lethe çalarken, ben en sevdiğim enstrümanın savaş davulu olduğunu ona asla söylemeyeceğim. O kollarına yer etmiş porselen bebeğe kırmaya korkarak sarılırken, herpetologlar koynuna giren yılanın türünü saptamaya çalışacak. İçimdeki çürümüşlüğün kokusunu ciğerlerine çekecek ve mutluluktan başı dönecek. Bense o sırada ondan emdiğim kanın yerini yaratılışımdan gelen zehirle dolduracağım. O, mutluluğa tapınırken nasıl zehirlendiğini asla bilemeyecek.

Saçlarını okşayarak anlatacağım ona aşık olduğu kadının nasıl bir seri katil olduğunu. Anlatıldıkça mantıklı gelen bahaneler bulacağım yarattığım katliama, dinledikçe mantıklı bulacak işlediğim cinayetleri. İnanmak isteyecek çünkü, bahanelerime inanmak isteyecek.

Gözleri bana inanmak isteyecek. Ben gözlerini görecek ve kendimden nefret edeceğim.

Ansızın terk edeceğim onu, asla gitmeyeceğime inandırdıktan hemen sonra. O, zavallı, yokluğumda alamadığı nefesiyle beni geri döndürmek için yakarış çığlıkları atacak ve ardımdan ettiği tüm dualarda ölmüş olma arzusu ön plana çıkacak, bunları garanti edeceğim. Giderken yanıma alacağım tek şey gözleri olacak, o gözler boynumda bir pranga ihtişamıyla parıldayacak. Onunsa derin kuyulara taş çıkartan göz çukurları bomboş kalacak, saygı getireceği yerde lanet çekecek bir çift savaş yarası. Hiçbir doğal merhem o yaraları kapatmayacak, hiçbir şiirsel nutuk acılarını dindirmeyecek.
Sonunda o da afili bir maske takacak, ve orduya katılacak. Unutulmuş bir zamanda gözlerimi kaybettikten sonra, benim de yaptığım gibi.


Asla sevgilim diyemedim sana sevgilim, sadece sen gitmeden önce gizlice gözlerimi cebine koyabildim, o kadar.




Pazartesi, Ağustos 01, 2011

iş hukuku...


Aslında genelde cümle kurmayı pek bilmezdi. Anlamını sözcüklerine değil, sesinin tonuna bağlamayı tercih ederdi. Bu onun bileceği işti, tercihlere karışmak benim işim değildi.

Bazı insanlar güneşe yönelirdi, o kendine yönelirdi. Benden de aynısını yapmamı, yani ona yönelmemi beklerdi. Beklentileri boşa çıkarmak benim işimdi, ancak o söz konusu olunca işimi gücümü bıraktığım bilinen bir gerçekti. O genelde benim işlerimi pek bilmezdi.

Üzerine düşeni yaptığına dair inancı, sarsılamazdı. Buna rağmen bir şeyler yaptığı görülmüş şey değildi. Yaptıklarını yapmadıklarıyla karıştırıp ağzıma layık soslar hazırlardı, ben o sosları anlattıklarının üzerine döküp yemeye bayılırdım. Hazımsızlıktan şikayet etmek işten bile değildi.

Aslında bol bol itiraf etse de, o beni pek sevmezdi. Her fırsatta sevgisinden hiçbir zaman şüphe duymamışlığımı alır, güzelce yontar, sopa niyetine beni onunla döverdi. Ben ne zaman orantısız güç kullanımından dolayı şikayetçi olsam, orantısız aşk oyunlarının baş karakteri olur, işlemediğim suçların cezalarını çekerdim. Çünkü suç işlemeye meyilliydim. Suç, benim için bir işten daha fazlası değildi.

Boş zamanlarında boşluğa iniş partileri düzenlerdi. Bu partiler iki kişilikti, davetiyenin diğeri bendeydi. Bana verilen bu onurdan taç yapıp kendimi yüceltmektense indiği kuyunun başında dibini görmeden çıkabilmesi için dualar etmeyi tercih ederdim, O uzattığım yardım ellerini edepsiz hareketler yapmakta kullanırdı. Sonra bir köşeye oturup bileklerini keserken, benim için aldığı sapı güllü tabancanın süslü paketini açmamı seyrederdi. Kafaya sıkmak o an, sadece basit bir işten ibaretti.

Bizi överken aslında kendini överdi. Bana söverken genelde ruhumu ezerdi. Birlikte olma fikri O’nun için bir öfke terapisiyken, benim tanıdığım bazı parazitler daha insaniydi. Ama hakkını vermeliydim, tükürdüğümü yalamayı bana öğrettiğinden beri bu dükkanda işler daha iyiydi.

Dürüst olmak gerekirse, biz bir anonim şirkette hissedar, kar etmek için birbirini satan iki iş adamı idik. Benim bilincim O’nun iş yeriydi, O ise benim için işini yapan bir idam mangasından daha fazlası değildi. İkimiz de artık kendi işlerimize bakmaya karar verdiğimiz anda, ortaklık bitti.


Related Posts with Thumbnails