Az önce cenneti terk etmiş bir melek
kılığında usulca sokulacağım yanına, beynini delen o yağmurdan korunması için
başının üzerine tutacağım şemsiyemi. Minnettar gözlerle bakacak yüzüme, artık
sadece bir av olduğunu bilmeden. O minnettar bakışlarını asla unutamayacağım,
ölüm anıma kadar yakama yapışacak iki el olacak gözleri.
Gözleri aklıma gelecek, ben senaryoyu
yazacağım. Gözleri aklıma girecek, ben değişkenleri belirleyeceğim. Gözleri
içime işleyecek, ben planımı yapacağım. Gözleri beynimi delerken ben zarları
sallayacağım.
Gözleri beni boğarken, ben onun yıkımını
başlatacağım.
Çocukluğunda dinlediği ama hiç
unutamadığı bir masalla giydirecek beni, ben tüm zarafetimle açık yaralarımı
kuşanacağım. En kapanmaz yaralar kamufle edecek yıkımında kullanacağım silahlarımı.
O, yapımımda emeği geçen herkese teşekkür ederken, geçmiş zamanın küflü
ağızlarından kendisine edilen bedduaların ete kemiğe bürünmüş hali olduğumu
asla göremeyecek.
Fonda Lethe çalarken, ben en sevdiğim
enstrümanın savaş davulu olduğunu ona asla söylemeyeceğim. O kollarına yer etmiş
porselen bebeğe kırmaya korkarak sarılırken, herpetologlar koynuna giren
yılanın türünü saptamaya çalışacak. İçimdeki çürümüşlüğün kokusunu ciğerlerine
çekecek ve mutluluktan başı dönecek. Bense o sırada ondan emdiğim kanın yerini yaratılışımdan
gelen zehirle dolduracağım. O, mutluluğa tapınırken nasıl zehirlendiğini asla
bilemeyecek.
Saçlarını okşayarak anlatacağım ona aşık
olduğu kadının nasıl bir seri katil olduğunu. Anlatıldıkça mantıklı gelen
bahaneler bulacağım yarattığım katliama, dinledikçe mantıklı bulacak işlediğim
cinayetleri. İnanmak isteyecek çünkü, bahanelerime inanmak isteyecek.
Gözleri bana inanmak isteyecek. Ben
gözlerini görecek ve kendimden nefret edeceğim.
Ansızın terk edeceğim onu, asla
gitmeyeceğime inandırdıktan hemen sonra. O, zavallı, yokluğumda alamadığı
nefesiyle beni geri döndürmek için yakarış çığlıkları atacak ve ardımdan ettiği
tüm dualarda ölmüş olma arzusu ön plana çıkacak, bunları garanti edeceğim. Giderken
yanıma alacağım tek şey gözleri olacak, o gözler boynumda bir pranga
ihtişamıyla parıldayacak. Onunsa derin kuyulara taş çıkartan göz çukurları bomboş
kalacak, saygı getireceği yerde lanet çekecek bir çift savaş yarası. Hiçbir doğal
merhem o yaraları kapatmayacak, hiçbir şiirsel nutuk acılarını dindirmeyecek.
Sonunda o da afili bir maske takacak, ve
orduya katılacak. Unutulmuş bir zamanda gözlerimi kaybettikten sonra, benim de
yaptığım gibi.
Asla sevgilim diyemedim sana sevgilim,
sadece sen gitmeden önce gizlice gözlerimi cebine koyabildim, o kadar.